Ekim ayında Halley kuyruklu yıldızı gibi 75 yılda bir görebileceğiniz bir doğa olayı yaşadık; İstanbul aynı hafta sonu iki farklı kokteyl festivaline ev sahipliği yaptı. Neden iki farklı festivalin aynı güne denk geldiğine dair pek çok teori vardı etrafta ama olayın arkasındaki gerçek, bunun basit bir tesadüf olmasıydı sadece. Maçka Küçükçiftlik Park’taki Istanbul Coctail Festival Eylül ayının son haftasında çeşitli mekanlara yayılıp haftanıp finali ise festival şeklinde yapılacaktı ama o haftaki yağmurlardan dolayı ertelendi ve Uniq İstanbul’daki Istanbuk Coctail Festival ile aynı güne denk geldi. Hal böyle olunca herkes bir tercih yapmak zorunda kaldı. Ben tercih yapamadığım için dönüşümlü olarak ikisine birden katıldım. Kısa notlar halinde işte izlenimlerim:
İlk heyecan: Uniq Istanbul
Uniq İstanbul’a vardığımda Pazar günü saat 15:30 gibiydi ve ortam yavaş yavaş hareketlenmeye başlamıştı. Henüz çok kalabalık olmadığı için tüm standları sakin sakin gezip hangi mekanlar hangi kokteyllerle katılmışlar bir göz gezdirdim. Oraya varmadan önce kafamda şöyle bir ortam yaratmıştım; tüm mekanlar kendilerine özel kokteylleri hazırlayıp shot olarak tadıma sunacaklar ve biz deneyip aradan beğendiklerimizi kadeh olarak alıp konserlerin keyfini çıkaracağız. Fakat orta alanda mixoloji show’larında hazırlananlar dışında hiçbir yerde tadımlık olarak kokteyl yoktu. Kokteyl denerken bira tadımlarındaki gibi lıkır lıkır içme şansınız yok. Şarap tadımlarındaki gibi görüp, koklayıp, tadıp, tükürme şansınız da yok. Dolayısıyla daha fazla yeni tat deneyimleyebilmek için, mekanlar en azından birkaç imza kokteyllerini tadım mönüsü olarak sunmalılardı. Böyle yapmadıkları için her mekanın kendi standında kokteyl satmasından öteye gidemedi etkinlik benim gözümde. Toi, Joker, Kozmonot, Los Altos, Scarlet Pendor gibi zaten hali hazırda kokteyllerini sevdiğimiz mekanların kokteyllerini nerdeyse aynı ücrete fakat daha konforsuz bir ortamda ve plastik bardaklarda neden içmek isteyelim? İlk ve tek kokteylimi, Toi’nin standında Serhat İleri’nin hazırladığı Healing Aperativo’yu içip güzel müziklerin keyfini çıkarıp Maçka’ya doğru yola koyuldum.
Çok müzik, az iletişim: Küçükçiftlik Park
Küçükçiftlik Park’a daha yüksek bir beklentiyle gittim ama orda da konsept daha farklı değildi. Sevdiğimiz ama diğer tarafta göremediğimiz tüm mekanlar da buradaydı. Önünde uzayıp giden sırasıyla 5 Coctails, Klein, Geyik, Lucca, Room+Rumours, Finn, Tektekçi, Whisper… Burada da tadım mönüsü yoktu ve kokteyller 35 – 40 TL civarındaydı. Uniq’de sahne, stand alanından uzak olduğu için barmenlerle çok daha rahat iletişim kurup sohbet edebiliyordunuz ama Maçka’da yüksek sesli müzik ve standların sahneye yakın olmasından ötürü daha az iletişim, daha çok dans vardı.
Ünlü eğitmenler, renkli workshoplar
Workshoplar konusunda da tercih yapmak gerçekten zordu çünkü bir tarafta World Class yarışmasında Türkiye’nin en iyi barmeni seçilen, Nopa’dan bildiğimiz Kevin Patnode ve Oğul Türkkan’ın workshopları, diğer tarafta ise ödüllü barmen Cevat Yıldırım’ın workshopları vardı. Kokteyl seven ve hafta sonunu bu festivale ayıran insanlar için bu isimler arasından bir karar vermek gerçekten zor olmuştur. Maçka’da kokteyl–yemek eşleşmesi, evde kokteyl yapımı, Bloody Mary yapımı gibi hem pratik hem derin konuların ele alındığı workshoplar vardı. Fakat gördüğüm kadarıyla workshopların yapıldığı alan anlatılanları dinlemeye pek de uygun değildi. Aynı mekanda İstanbul Coffee Festival olduğunda da workshoplar yapılmıştı. Ancak gerek kahve festivalinde çok yüksek sesli müzik olmadığı için, gerekse atölyelerin olduğu sınıfların nispeten daha izole yerlerde olmasından ötürü katılımcılar için bu workshoplar daha verimli geçmişti. Kokteyl festivalinde ise dört yanı açık, sadece üstü kapalı sınıflarda (!) workshop’lar yapıldı. Bir yandan canlı müzik çalarken katılanların dikkatini toplaması pek kolay olmadı. Uniq İstanbul’da ise Pazar günü Cevat Yıldırım’ın workshopları vardı. Bu workshoplar konser alanının uzağında, kapalı bir binada yapıldığı için katılımcıların dikkatinin dağılması engellenmişti. Her iki festivalde de tüm workshoplar için giriş ücretinin dışında bir ücret ödemeniz gerekiyordu. Bu kadar sponsorun olduğu festivallerde workshoplara ekstra ücret ödemek bence çok gereksiz. Alkolle ilgili tüm pazarlama faaliyetleri bu kadar kısıtlanmışken, kokteyl meraklılarının bilinçlenmesine yardımcı olacak bu tür aktivitelere tüm markaların koşulsuz destek vermesi gerektiğini düşünüyorum.
Uniq İstanbul’da orta alanda yapılan ücretsiz workshoplar hem çok eğlenceli, hem de ayaküstü olsa bile çok öğreticiydi. Bu festivaller tekrarlanacaksa, herkesin bir parçası olabileceği workshop’ların ziyaretçilerin ilgisini daha çok çekeceği göz ardı edilmemeli. Twins Coctail Lab’den Yiğitcan ve Onurcan Gencer’in orta alanda (Shaker Stage) yaptığı elektrikli testere ile buz kesme show’u bence her iki etkinliğin de en başarılı show’uydu. Kokteyl hazırlamak dışında bir yenilik yapmak, ilgi çekici olmak, farklılaşmak lazım. Twins Coctail Lab işini yaparken çok eğlenen bir ekip olduğu için, toplanan kalabalığı da çok eğlendirdi.
Son söz
İstanbul gibi etkinliğin çok, ama nitelikli olanının az olduğu bir şehirde elbette sorunsuz, eğlenceli ve aynı zamanda da öğretici etkinliklere katılmak istiyoruz. Bu yüzden sadece eleştirmek yerine, yapıcı olup, neler beklediğimizi de açık bir şekilde dile getirmeliyiz. “Olmamış”, “bir daha gelmem!” tavrının kimseye faydası yok; neyin olmadığını düşünüyorsak gerekçelerimizle birlikte dile getirmekten kaçınmamalıyız. O yüzden bu iki kokteyl festivali ile ilgili görüşlerimi açık sözlülükle dile getirmeye çalıştım. Umarım aradan çok vakit geçmeden yine benzer etkinlikler düzenlenir ve kokteyl ile ilgili daha çok şey deneyip, öğrenme fırsatımız olur.
Tolga Korkmaz