Gıda fiyatlarının artması ve “iyi” gıdaya erişim konusu sadece çarşı-pazarın ya da sağlıklı beslenme meraklılarının meselesi olmaktan çoktan çıktı. Dünya Gıda Örgütü, dünya nüfusunun 2050 yılında 9.6 milyara ulaşacağını öngörüyor. Tabii bu büyüklükte bir nüfusu, değişen iklim şartlarına rağmen beslemek ancak tarımda verimlilik ve sürdürülebilirlik sağlanması ile mümkün. Bu nedenle sürdürülebilirlik, iklim değişikliği, genetiği değiştirilmiş gıdalar ve organik tarım, değişmeyen gündemimiz haline geldi.
Semih Kaplanoğlu’nun bu hafta vizyona girecek olan (24 Kasım 2017’de) filmi Buğday (Grain), tam da bu gündemin içinde adıyla dikkat çeken bir yapım. Yumurta, Süt ve Bal üçlemesiyle adından söz ettiren Semih Kaplanoğlu’nun merakla beklene bu filminin Kanyon’daki basın ön gösterimine katıldım. Siyah-beyaz olarak çekilen film, bilim-kurgu ve dram olarak nitelendiriliyor; belirsiz bir gelecekte yaşanan tohum krizi üzerine yapılan yolculuğu, bir dönüşüm hikayesini anlatıyor. Genetiği ile oynanan tohumların, sürdürülebilir özelliğinin olmaması insanlığı olumsuz etkiliyor. Yalnızca insan aklıyla ve teknolojinin yardımıyla, kapitalizmin dikte ettirdiği verimi artırmak için üzerinde oynamalar yapılan tohumların intikamı acı oluyor. Toprakların verimsizleşmesi, asit yağmurları, doğal afetler, kıtlık ve salgın hastalıklar sonucu ötekileştirilen “Ölü Topraklar” ve manyetik kalkanlarla korulunan “Korunaklı Şehirler” izleyeni iki arada bir derede bırakıyor.
Film, Korunaklı Şehirde yaşayan Profesör Erol’un, şehirdeki kaostan, eylemlerden ve tohum krizinden kaçması ve tohum genetiği uzmanı Profesör Erol Eğin’i Ölü Topraklarda aramasını konu alıyor. Yolları kesişen ikili, yeşertecek yeni tohumları bulma arayışı ile tamamen içsel bir yolculuğa sürükleniyorlar. Siyah-beyaz çekilen distopik filmin gösteriminde konuşan Semih Kaplanoğlu, “Distopik denmesini sevmiyorum, aslında bugünü anlattım” diyor ve izleyiciler, kafalarında büyük soru işaretleriyle sinema salonundan ayrılıyor. Yönetmenin bu cümlesinden yola çıkarak, tükettiğimiz besinlerin peşine düşmeli; üretimde hangi tür tohumlar kullanılıyor, sürdürülebilir tarım yapılıyor mu, tohumların genetiği değiştirilmiş mi, atalık tohuma nasıl ulaşabiliriz gibi soruları kendimize ve üreticilere sormalıyız.
Gıda ve sürdürülebilirlik açısından ufkunuzu açacak bir diğer Kasım ayı sinema önerisi 22-26 Kasım 2017 tarihlerinde on şehirde eş zamanlı gerçekleşecek olan Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali 2017. Karmaşık küresel sorunları ve bu sorunlara yerel ölçekte çözüm üretmeye çalışanların ilham verici hikayelerini anlatan kısa ve uzun metraj belgesellerden oluşan SYFF 2017 seçkisinde yer alan İran, Kanada, Hollanda, Kongo, Fransa, Rusya, Türkiye, Hindistan, İspanya, İsrail, Filistin ve İngiltere yapımı filmler, ücretsiz olarak izleyiciyle buluşacak. Antalya, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kırklareli, Manisa ve Mersin’de gerçekleşecek festivalde filmlerin yanı sıra film içerikleriyle ilgili konularda yaptıkları çalışmalarla ilham veren konuşmacılar da izleyicilerle buluşacak. Festival mekanları ve programın tamamını görmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Süray Atış
Yazarın diğer yazılarını kişisel blogu Adım Adım Gurme’den takip edebilirsiniz.