Michelin Rehberi İstanbul edisyonu yayınlandı, rehbere giren, tavsiye edilen ve yıldız alan restoranlar ödüllerine kavuştu. Rehberde 53 restoran yer alıyor, biri 2 yıldızlı TURK Fatih Tutak, dördü 1 yıldızlı: Araka, Mikla, Neolokal, Nicole. 10 adet Bib Gourmand ödülü var, ki bunlar da Michelin müfettişlerinin fiyat ve lezzet bakımından kayda değer buldukları restoranlar: Aheste, Alaf, Aman da Bravo, Calipso, Cuma, Giritli, Karaköy Lokantası, Pandeli, Sade Beş Denizler Mutfağı ve Tershane. Gecede Michelin iki özel ödül daha verdi: MICHELIN Genç Şef ödülünü Mürver Restoran’dan 33 yaşındaki Mevlüt Özkaya, MICHELIN Servis Ödülü’nü Sunset Grill & Bar ekibi adına somölye Süleyman Şen aldı. Bir diğer ödül olan ve sürdürülebilirliği temsil eden yeşil yıldız Neolokal’in oldu.
Diğer 38 restoran, Michelin İstanbul Rehberi’nde yer alarak, uluslararası gastronomi meraklılarının radarına girmeye aday. O restoranları size yazmak istiyorum ama törende 38 dendi, basın bülteninde 39 yazıyor. 39+10+4+1 = 54 yapıyor. Üşenmedim, açtım, web sitesie baktım, orada 53 restoran var. Yine üşenmedim, hepsini tek tek karşılaştırdım. Koço bonus. Sonradan listeden çıkarıldı mı yoksa web sitesine konması mı unutuldu, ne oldu bilmiyorum. Diğer basın mensuplarına giden listelerde Koço yokmuş. Rehberdeki diğer restoranlar bültendeki haliyle şunlar:
1924 Istanbul, 29, Aila, AQUA, Atölye, Azur, Balıkçı Kahraman, Banyan, Beyti, Çok Çok Thai, Deraliye, Eleos Beyoğlu, Feriye, Glens, Inari Omakase Kuruçeşme, Khorasani, Kiss the frog,Koço, Kubbeli, Kıyı, Lokanta 1741, Matbah, Mürver, Nobu, OCAK, Octo, Park Fora, Rumelihisari Iskele, Şans, Seraf, Sofyalı 9, Spago, St. Regis Brasserie, Sunset Grill & Bar, Tatbak, Topaz, Tuğra, Yeni Lokanta, Zuma
Bir önceki yazımda “attığımız taş, ürküttüğümüz kuşa değecek mi” ve “Michelin de bizi görecek mi?” diye sormuştum. Neyse, Koço meselesi dakika bir gol bir. İlk geri bildirimler, hem memnuniyet hem hayal kırıklığı içeriyor. İşte kısa kısa izlenimlerim:
Michelin Ödülleri Sonrası Kısa kısa
Michelin ödül töreni Zorlu PSM’de gerçekleştirildi. Metro, Michelin’in Türkiye’de ve başka ülkelerde sponsoru olduğu için, davetteki ikramlar harikaydı. Metro Wise Wine Selection seçkisinden şaraplar sundu, sunumlar şarap tadım etkinliklerini aratmadı. Atıştırmalıklar elbette Gastronometro şefleri tarafından hazırlanmıştı. Davetin sevimsiz tarafı Zorlu PSM’nin fuayesinin berbat akustiği idi. Salonda gastronomi etkinliklerinde görmeye alışık olduğumuz simaları göremedim, gastronomi alanında alanında yazan pekçok kişinin davet edilmediğini öğrendim. Tören sonrası after party’ye de pek az kişi kaldı.
Bir önceki yazımda, sponsorluk yoluyla Michelin Rehberi’ne dahil olan ülke ve şehirlerden bahsetmiştim. O yazıdaki şehirlere ve rehberlerin kapsamına bakarsak, İstanbul’un 1,6 milyon dolar ödeyen Seul gibi 150 civarında restoranı içeren bir rehberi olmasını bekliyordum. Ama Mehmet Yalçın yazısında TGA’nın 600 bin dolar ödediğini yazınca, ne ka’ ekmek, o ka’ köfte şeklinde bir iş modeli olabileceği aklıma geldi. 600 bin dolar verirsen 100 restoran denetlerim, 1,2 milyon verisen 200, 1,8 milyon verirsen 300 şeklinde bir tarife olabilir mi mesela? Umalım da Nisan’dan Ekim’e süre kısıtlı olduğu için ilk etapta sadece sınırlı sayıda restoranı dolaşabilmiş olsunlar, seneye bu liste genişleyecek olsun. Zira bu ekonomik koşullarda, gelecek sene bir üst paketi satın alma ihtimalimiz yok gibi… Bütçe (varsa veya olursa) muhtemelen Antalya, İzmir, Bodrum’un rehbere alınması için harcanır.
Michelin Rehberi’ne giren ve giremeyen restoranlar gastronomi yazarları ve kanaat önderlerinin en çok tepki gösterdiği konu idi. Yıldız alanlar aşağı yukarı tahmin ediliyordu. 10 Ekim günü Gurme Ajanda Instagram hesabında minik bir tahmin yarışması yaptık, katılanların çoğu, Araka dışındaki restoranları tahmin etmişti. Yanıt yazanların yeme-içme camiasından olması nedeniye yarışmayı ve tahminleri ciddiye alıyorum. Yıldız alan restoranlarla ilgili “neden bu kadar az” dışında herhangi bir yorum yapılmadı, genel olarak hepsinden bu başarı bekleniyordu.
Tören sonrasında gastronomi yazarları tarafından “Beyti’ye bir özel ödül verilmeliydi”, “rehberde İstanbul’un belli başlı restoranları yok”, “şunlar da yıldız almalıydı” gibi yorumlar yapıldı. Tahmin ediyorum hepsini gazetelerde ve sosyal mecralarda okumuşsunuzdur. Twitter’da Ömer Yılmaz’ın tespiti ilginçti: Seraf örneğinden yola çıkarak Michelin yıldızı ve Bib Gourmand alan restoranların içki mönüsü olanlar, “burası yıldız almalıydı” denenlerin ise içki vermeyen yerler olduğunu yazdı; Michelin için içki/şarap mönüsünün bir değerlendirme kriteri olabileceğini öne sürdü. Bence haklı, Anadolu’da bir geziye davet edilip, harika etler yiyip yanında şarap verilmemesine şaşıran Fransız gastronomi uzmanı geldi aklıma. Batılılar için özellikle şarap, gastronominin ayrılmaz bir parçası. Bu arada küçük bir ara not: Ömer Yılmaz röportajı pek yakında Gurme Ajanda’da. İşi gereği çok fazla restorana giden, hazırladığı Michelin İstanbul haritası Twitter’da 3 milyon kez tıklanan, gündüzleri mimarlık ve şehircilik, akşamları gastronomi paylaşımları yapan bir Twitter fenomeni kendisi.
Listelere yönelik eleştirilerin çoğuna katılıyorum; kişisel kanaatim, Seul’de olduğu gibi, Michelin müfettişlerinin şehrin mutfağını, yaşam tarzını, ruhunu anlamadan, fazlaca “yabancı” gibi gezdikleri ve değerlendirdikleri yönünde pekişti. Hatta Michelin ekibinin İstanbul işini pek hafife alıp, otelin konsiyerjine “İstanbul’un iyi restoranları hangileri, bize bi short list verir misiniz” dediklerini hayal ediyorum. Konsiyerjden aldıkları listeye, biraz da Tripadvisor’dan bulduklarını ekleyip, teftiş etmek için 100 restoranlık bir liste çıkarmış gibiler, zira bazı restoranlar İstanbullular’dan çok turistlerin gittiği mekanlar. Turistik bir mekanın Michelin rehberine girecek kalitede olamayacağını elbette iddia etmiyorum ama, İstanbul rehberi yapılacaksa, İstanbul gastronomisini temsil eden ilk 53 restoran arasında sayılmalarını “turistik” buldum, o kadar. Ha, bir de değerlendirme sonrası saymayı beceremeyip “toplam 53” demişler, son dakikada “ay yanlış oldu birini silelim” diyerek birinin üstünü çizivermişler gibi.
Ciddiyetsizlik demişken: Rehberin kendisi de ayrı bir ciddiyetsizlik örneği. Restoranı tanımlamaya yetmeyecek, sadece “burda ne bulacaksınız” sorusunun yanıtı kısa bilgiler. Tamam, format öyle olabilir ama, şöyle bir metin ne Michelin rehberine yakışıyor, ne de 600 bin dolarımızın karşılığı: “Lüks Pera Oteli bir saray gibi hissettiriyor. Şık salon ikindi çayı için ideal ve restoran, yüksek tavanları yanında dekoratif sanatı ile eşit derecede şık bir ortam suuyor. Mutfağı da oldukça moda: Türk yemeklerine Fransız ve İtalyan dokunuşlar katılıyor. Daha modern etkilerle ustaca birleştirilmiş geleneksel yemeklerin tüm zenginliğini burada tadabilirsiniz.” (rehberden yazım hataları dahil aynen kopyalanmıştır. Pera Palace Oteli’nin içindeki Kubbeli Lounge’dan bahsediyor).
Michelin yıldızlarının akademik bir değerlendirme değil, sadece “belli bir bakış açısının takdir edeceği restoran türü”nün örneklerine derece veren bir değerlendirme olduğunu anladığımıza göre, dağılabiliriz… Umutlar seneye Türkiye’de yayın hayatına başlayacak Gault&Millau’ya kaldı.
Nahide Mutlu